12 Temmuz 2009 Pazar

5pi

‘Ne zaman yaptıklarımı yapamadıklarıma bölsem, basit bir kesirle kalıyorum elimde hep ve çok sıkıldım bundan. Ben artık, bir tam bir bölü bilmem kaç olmak, birini yamacıma alıvermek istiyorum’ cümlesiyle anlatmaya çalışadursun Pi derdini Beş’e, kimsenin bilmediği bir yerde, kimsenin bilmediği bir zamanda, Pi’nin yalnızlığına çözüm bulmaya çalışan bir matematikçi intihar yollarını gözden geçiriyordu, ufak, tek göz evinde. Tencerede dünden kalan biraz pilav var, ortalık dağınık, ses yok, sessizlik var; yalnızca rakamların ve sayıların duyabildiği bir sessizlik. Yerler tahta, tavan tahta, duvarlar tahta! Tezgah tahta, raflar tahta, tencerenin içindeki kaşık tahta! Tahtalar en küçük kümede bu kulübeye ait, en büyük kümede Fin ormanlarına, daha da büyük kümelerde iğne yapraklı ağaçlara, ondan da büyük kümelerde bitkiler gurubuna dahil! Familyaları, takımları var. En özeli, en cinsi, hepsinin var bir aidiyeti!


Tüm gücüyle dinlemeye devam ededursun Beş Pi’yi, en fazla beş dakika sonra sıfırlanıyor yaşadıkları ebediyet! En fazla beş dakika dinleyebilir Beş, haftada beş kez! Peş peşe en fazla beş kez anlatabilir derdini Pi Beş’e. Beş kez anlatılanların ya beşini de severek dinleyebilir ya da beş seferin beşinde de sıkılabilir. Mecburen beş kez cevap verebilir. İstediği kadar çok şey bilsin Pi, Beş’e ancak beşe kadar anlatabilir. 


Sınırlı, kısıtlı, zor bir hayattır Beş’in hayatı. Arasız, aralıksız, sistematik ve düzenli! Akşamları çalışmaya alışkın vücudunun tek dostu gündür. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte dinlenmeye bırakır Beş’in vücudu kendini. Islak pamuktan güzel bir yatak buluverir beş tane fasulyenin yanı başında , ıslak pamuktan bir yorgan geçirir üstüne ve dinlendirir kemiklerini, ta ki gün batana, çalışma vakti gelene kadar. Sonra başlar sevimsiz rutin; toplan, eksil, bölün, çarpıl; bir koşturmaca oradan oraya! En yakın arkadaşı Pi’nin çalışma saatlerinin azlığını, eksikliğini ve tanımlılığını kıskanadursun Beş, kendinden büyüktür Pi’nin derdi. Tektir şu dünyada, tektir de teklik değildir ona koyan. Belini asıl büken aitlik hissinden mahrumluğudur. Ne bir sayıdır ne rakam! Ne canından çok sevdiği arkadaşı Beş gibi tektir ne asal! Ne amcası vardır ne dayısı ne de iki katının üç katının bir anlamı, bir karşılığı! Öyle çok içini yakar ki bu yoksunluk Pi’nin, göremez olur artık özelliğini, önemini. Sıradan, doğal olmak ister. Kafasını sokacağı bir başlık, adının sonuna ekleyeceği güzel bir soyadı ister. Okulda ne zaman bir form doldurmak zorunda kalsalar Beş’le birlikte, ezilir, büzülür yerden yere atar kendini yüreği. Kalemini açıp açıp kodlayadursun Beş süslü adını soyadını, Pi iki yuvarlak işaretlemekle yetinir; bir P, bir İ. Ne olurdu onun da havalı bir soyadı olsaydı sanki! Beş: Tek Basamaklı Asal Sayı ve Pi’nin arkadaşlığının en hüzünlü vadisidir bu soyadı meselesi. Ne zaman bu yükün altına girse Pi, göremez olur hiç kimsenin sahip olmadığı özelliklerini; çok türlü ifade edilebilirliğini, anlamını, estetiğini. Sorgulayamaz olur üç harften oluşan Beş’in kendi içindeki çelişkileri. Kıskançlık öyle büyük bir illettir ki, girdiği yerde kendinden başka kimseye yer bırakmaz! Biri diğerinin aidiyetini, biri diğerinin şanını kıskanadursun ikisinin de yoksun olduğu tek şeyin kimse farkında değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder